Yalta Konferansı'nın Tarihi

Adı : Yalta Konferansı'nın Tarihi

Yalta Konferansı, İkinci Dünya Savaşı'nın son döneminde, 4-11 Şubat 1945 tarihleri arasında Sovyetler Birliği'nin Yalta kentinde ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ve Sovyetler Birliği lideri Joseph Stalin arasında düzenlendi. Konferansın temel hedefi, savaşın bitiminde, Avrupa'nın yeniden yapılandırılması, savaş sonrası dünya düzeni, Nazi Almanya'sının yok edilmesi ve işgal edilen ülkelerin yönetimi gibi konularda ortak bir anlaşmaya varmak idi.
Yalta Konferansı, sadece politik değil aynı zamanda askeri planlar konusunda da kararlar alındı. Almanya'ya karşı koalisyon güçleri, İngiltere, ABD ve Sovyetler Birliği, birlikte çalışarak Berlin'i ele geçirip, Nazileri yenmek için stratejiler oluşturdular. Konferans sonunda bazı ekonomik anlaşmalar da yürürlüğe kondu. Bunlardan en önemlisi, Marshall Planı ile dünyanın savaştan etkilenmiş ülkelerine yardım amacı ile 1947 yılında yürürlüğe koyuldu.
Ancak, Yalta Konferansı ve aldığı kararlar en çok Doğu Avrupa'nın işgal edilen ülkeleri hakkında konuşuldu. Konferansta kabul edilen bir diğer önemli karar, savaşın sonunda doğan hukuki sorunları çözme yolu olarak Birleşmiş Milletler Kuruluşu'nun kurulmasıydı. Konferans sonrasında, Sovyetler Birliği'nin Polonya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeleri kontrol etmek için aldığı kararlar, Batı tarafından eleştirildi.
Yalta Konferansı, 1945 yılında gerçekleştirilmesine rağmen, günümüzde hala tartışmaların odağında yer almaktadır. Bazı tarihçiler, konferansın sonuçlarının Batı için olumsuz olduğu fikrindeyken diğerleri, konferansa katılan liderlerin kararlarıyla oluşan istikrarlı dünya düzeninin, dünya savaşlarını önlemeye yardımcı olduğuna inanmaktadır.
Sonuç olarak, Yalta Konferansı, savaşın sona ermesinden sonra uluslararası düzeni yeniden yapılandırmada önemli bir rol oynadı. NATO, Marshall Planı ve Birleşmiş Milletler Kuruluşu'nu mümkün kılan anlaşmaların temeli konferansta atıldı. Ancak, Doğu Avrupa'nın işgalinin kabul edilmesi Batı tarafından eleştirilmiş ve tartışmalara yol açmıştır.